
Yine mısır aldım mısırcıdan, yürürken sahilde.
Yine az ilerdeki parkta durup, serçelere veririm diye.
Yürüdüm, yürüdüm...bir baktım;
Yoklar!
Gitmişler!
Nereye?!
Tüm masalcılığımla denize yöneldim ben de, bugünün şanslılarının balıklar olduğunu düşünerek.
Koçanından kopardığım mısırları denize bıraktım.
Usulca dibe batarken iki küçük sarı mısır, balıklar etrafa saçıldı korkudan.
Biraz bozuldum, ama belli etmedim.
Umudumu kaybetmedim, hemen ilerde bir karga bekliyordu çünkü.
Yaklaştım.
Bir tane kopardım dişimle , önüne attım.
Kaçtı!
Korkak bir kargaya denk gelmiş olduğunu düşündüm, hemen yanına konan diğer kargayı görünce.
Ama o da kaçtı!
Oysa bundan bir önceki "mısır ve kuş" merasimimde, nasıl da dayılık yapıyorlardı kargalar, mısırlara serçelerden önce ulaşmak için.
Bundan kaç ay önceydi ki?!
Ve düşündüm şimdi yeniden;
Büyüğün küçük, küçüğün büyük olduğunu...
azıcık kemirilmiş mısır koçanıyla yanyana bir bankta otururken.